Değerli okurlar merhaba;

Bundan sonra firmalara yönelik güncel hukuki sorunlara yönelik yazılarımla sizlerin karşısında olacağım.Son yıllarda limited şirketlerin sayısında ciddi bir artış bulunmaktadır. Buna mukabil ortaklar arası davalar da artmaktadır. Bu noktada ortakların haklarını iyi bilmesi önem arz etmektedir. TOBB firma istatistikî verilerine göre, sadece Ağustos 2023 ayında 9298 limited şirket kurulmuş olup limited şirket, tüm şirketler arasında ilk sırada yer almaktadır. Kurulan şirketlerin “tür” olarak 2/3’ü limited şirket olduğunu, yine şirketlerin “yer” olarak 2/3’ünün İstanbul’da kurulduğu söylemek yanlış olmayacaktır. Hal böyle olunca limited şirketlerle ilgili özellikle ortakların hakları ile ilgili tarafıma çokça soru gelmektedir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda (“TTK”) ortaklara çokça haklar bahşedilmiştir.Bunlardan sadece birisi bilgi alma ve inceleme hakkı olup, her ortak, müdürlerden, şirketin bütün işleri ve hesapları hakkında bilgi vermelerini isteyebilir ve belirli konularda inceleme yapabilir (TTK madde 614). Ortaklar genellikle bu haklarını şirkete yollayacakları noter ihtarnameleri ile kullanmaktadır. Şirket yönetimi bu hakkın kullanımı karşısında sessiz kalır ya da tatmin edici cevaplar vermezse, şirketin bulunduğu merkezdeki asliye ticaret mahkemesinde açılacak tespit davası ile bu hak kullanılabilmektedir.

Kahramanmaraş ilimizde şahsi kanaatimce asliye ticaret mahkemesine ihtiyaç olmakla beraber, henüz kurulmadığı için asliye hukuk mahkemeleri bu davalara asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla bakmaktadır. Yine ortakların paylarını gerçek ve güncel değeri üzerinden serbestçe satabilecekleri alıcı bulmaları mümkün değilse her ortak, haklı sebeplerin (örneğin şirketin uzun süre kâr dağıtmaması, yönetimin şaibeli ve yolsuz işlemlerinin varlığı, ortaklar arası dava ve şikayetler) varlığında şirketten çıkmasına karar verilmesi için dava açabilir (TTK md. 638). Bu noktada TTK m. 641/1 hükmü, ayrılan ortağa esas sermaye payının gerçek değerine uyan ayrılma akçesinin ödenmesini öngörmüş; ancak "gerçek değerine uyan" ibaresi, Kanunda tanımlanmamıştır. Ayrılma payı yıllık bilanço hükümlerine göre değil, farazi (varsayımsal) tasfiye bilançosu hükümlerine göre hesaplanır. Bu malvarlığı hesaplanırken; işletme değeri başta olmak üzere piyasa değeri, gizli yedek akçeler gibi maddi, maddi olmayan bütün unsurlar dikkate alınır. TTK m. 642/1’e göre, ortağın ayrılma akçesi, Kanunda öngörülen üç şarttan birinin tahakkuku halinde ayrılma ile muaccel hale gelir: a) Şirket kullanılabilir bir özkaynak üzerinde tasarruf ediyorsa, b) Ayrılan kişinin esas sermaye payları devredilebiliyorsa, c) Esas sermaye, ilgili hükümlere göre azaltılmışsa. Bu yollardan biri gerçekleştiği takdirde ortağa ayrılma payı ödenebilecektir.

Ortak şirketten ayrılmak istemiyorsa, şirkete yeni bir kayyım türü olan denetim ve onay kayyımı atanmasını da isteyebilir. Ortak kayyım atanmasını ihtiyati tedbir olarak isteyebileceği gibi, açacağı bir esas davayla beraber (örneğin şirketin haklı sebeple feshi istemli dava-TTK m.636) de isteyebilir. Böylece şirkete yönetim kayyımı atanmasına gerek kalmadan işlerin (örneğin şirkete ait bir taşınmazın bağımsız bir gayrimenkul değerleme raporu olmadan satılıp satılmadığının ya da yönetimce şirketle işlem yapma yasağına uyulup uyulmadığının) denetimi sağlanmış olur. Limited şirketi ortağına bahşedilen daha birçok hak bulunmakla beraber, ilk yazımda şimdilik bu kadarıyla iktifa ediyorum. Yazımı, Roma Hukukundan kalan ve hukukçunun sorumluluğunu ortaya koyan şu önemli sözle noktayı koyuyor ve yeni bir yazımda buluşmak dileğiyle hoşça kalınız diyorum: Pectus facit iuris consultum (Hukukçunun kalbi olmalıdır)