Kadının toplumdaki yeri ve önemi belirlenirken önce onun birey olarak kabul edilmesi daha sonra aile ve toplum içerisindeki durumu değerlendirilmelidir.

Eski Türk toplumunda kadınlar, sosyal ve siyasi hayatın her noktasında aktif olarak yer almış, onlara saygı gösterilmiş ve değer verilmiştir.

Aynı zaman da Atatürk dünyada ilk kez kadınlara seçme ve seçilme hakkını tanımıştır.

Günümüzde kadın cinayetlerinin artışında bir çok etken vardır. Genelde öldürülen kadınların hikayesine baktığımızda kendi hatalarıyla ilgili bir birey olarak bir karar vermek istediği noktada şiddetle karşılaştığını görüyoruz.

Kadınların varlık mücadelesi yürütmesi sadece nefes almak mücadelesi değil, eşit bir birey olma çabasıdır.

Kadınlar yüzyıllardır toplumsal cinsiyet eşitsizliği yaşamaktadır. İstanbul Sözleşmesi imzalandıktan sonra kadın cinayetlerinde azalma görülürken imza çekildikten sonra artış gözlemlenmiştir. 6284 sayılı ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesine dair kanun mevcut olmasına rağmen kadını koruyucu ve önleyici yasaların olmadığı algısı oluşmaktadır. Buda kadına karşı şiddetin olmasına neden vermektedir. 6284 sayılı kanunda mevcut olan şiddet, mağdurun beyanının esas alınması hususuna yasa uygulayıcıları tarafından önem verilmelidir.

Halk Ozanımız Neşet Ertaş'ın dediği gibi: "Kadınlar insandır. Biz İnsanoğlu..."