Tarihin kadim çağlarından beri yıkılmaya mahkum olan ve her yıkılışından sonra yeni bir medeniyet gibi ayağa kalkmayı başaran ve en son yıkımın yamacından dönerek KAHRAMANLIK payesiyle yeniden kalkışın sembolü olan Kahramanmaraş, son ve en büyük yıkımını 6 Şubat 2023 04:17’de başlayıp yaklaşık 2 dakika süren şiddetli depremle yaşadı.

Henüz birkaç saat geçmişti ki, yani daha ilk zelzelenin o büyük artçıları devam ederken anne karnında bekleyen diğer çocuk gibi ikinci deprem 7.6 ile yeniden geldi yıkımın alanını, gücünü daha geniş bir coğrafyaya yayarak yıkımı da daha da derinleştirdi.

Zamanın gerdanında en nadide ziynet gibi parıldayan bu şehir adeta durduğu yere ve taşıdığı değere denk sürekli yıkımlar yaşıyor ve baskınlar ve işgallerle ve afetlerle durmadan sınanıyor, yokluğa doğru savruluyor.

Bilinmez, şehrin kaderi midir, şehrin talihsizliği midir, şehrin vurdumduymazlığı mıdır, şehrin sürekli yıkıma rağmen aynı toprak üzerinde yeniden dirilişin tohumlarını atmasındaki inattan mıdır bu şiddetli olaylar ensesinde dönüp duruyor.

Belli ki doğal olaylar ve beşeri saldırılar bu mekanın ve tarihin nadide çiçeğinin boynunu bükmek için yüklenmeye devam edecek ve inanıyorum ki bu çiçek her baharı gördüğünde yeniden toprağın bağrından rüşeymlerini salacak ve yeniden bütün dünyaya örnek olmak için elvan elvan çiçeklerini açıp bir mor menekşe gibi, bir ağlayan gelin gibi nazlı nazlı salınmaya devam edecek ve ılgıt ılgıt esen yelin tenine dokunarak ümit aşılayacak.

Bu şehrin ve bu toprağın çelik gibi iradesine güvenim tam artık, biliyorum bu topraklar yüzyıllar da geçse aradan, bir daha Ahır Dağı’nın yamaçlarında yükselip yeniden doğumunu kutlayacak.

Son yıkım tarihinin en net bilinen en büyük yıkımı oldu.

Gördüğüm kadarıyla bir süreliğine şehirden giden Kahramanmaraşlılar yeniden yurtlarına dönüyor ve şehrin sokaklarında yeni bir diriliş için enkazları ve sessizliği ve kimsesizliği zorluyor.

Bu kıyametin kollarından kurtulup yeniden acının içine dönmek hiç de kolay bir durum değil, hem de bu kadar kısa bir sürede. Acıyı bir daha solumak, gidenleri aramak, arananları bulamamak, göremediklerini bir daha göremeyecek olmanın bilinciyle caddelerde yürümek omuzlarına yüklenen dağlar kadar ağır ve ezici.

Buna rağmen insanlar şehrine dönüyor, ürkek, endişeli, korkulu, belirsizlik içinde şu anki olumsuz atmosferi zorluyor ve adeta bunu bir an önce kovmak için artık hiçbir şeyin olmadığı Trabzon Caddesinde, Azerbeycan Bulvarında yürüyüp duruyor.

Baktığınız zaman o kadar anlamsız  bir eylem ki bu hiçbir şeyin olmadığı her şeyin yıkıldığı bu bölgede ne arıyor bu insanlar diyorsunuz. Ama onlar buralarda huzuru arıyor, mutluluğu arıyor, güveni arıyor, canlılığı arıyor, sevinci arıyor. Biliyor ki kaybettiği şeyi, ancak kaybettiği yerde bulabilir. Ve insanlar bütün bunları şehrin bu bölgesinde kaybetti, burada aramaları da normal.

Peki bunu insanların bulması için bir şeyler yapılmalı değil mi? Mutlaka ama mutlaka yapılmalı. Bir an önce, o kadar ivedi bir şekilde yapılmalı ki gece buralarda enkaz gören insanlar güneşin ilk ışıklarıyla birlikte baktığında o enkazlar artık taşınmış olmalı.

Ve yıkılması gereken binalar o kadar hızlı bir şekilde yıkılmalı ki yaşanan o deprem gibi sanki birkaç saniye içinde bitmiş gibi olmalı. Bir an önce ama bir an önce bu bölgedeki enkazın kaldırılması bitirilmeli.

Sonra bu caddelerde ticaretin ve hayatın yeniden çoğalması için gereken çalışmalar yapılmalı. Örneğin konteynerler bu caddelere sağlı sollu yerleştirilmeli, esnaflar buraya davet edilip caddeler baştan uca alış verişin, sosyal yaşamın, gezmenin olduğu canlı alanlar haline getirilmeli. Buralarda canlandırılacak ticari hayat ve sosyal yaşam insanların bir an önce kendilerini toparlamalarına ve huzura kavuşmalarına yardımcı olacaktır.

Yıkımın en derin olduğu buralar canlandırılmadan sanıyorum şehrin canlanması da gecikecektir.

Tekrar edeyim Kahramanmaraşlılar en büyük yarayı bu bölgede aldı, ne kaybettiyse onu bu bölgede kaybetti ve aradığını da burada arıyor. Çalışmaların burada yoğunlaştırılması gerekiyor, oraya buraya konan, bir araya getirilmiş konteynerlardan oluşan alışveriş alanlarından önce bu caddelerde ticaret alanları oluşturulmalı ve insanlar önceki gibi burada hem gezmeli, rahatlamalı hem de ticaretini yapmalıdır.

Şehrin kalbi burasıdır ve kalp atmadığı sürece vücut elzem olan hayati fonksiyonlarını yerine getiremeyecektir. Kalbe müdahaleye öncelik verilmeli, neşter vurulmalı ve asıl operasyona kadar hayat öpücüğü ile buralar ayağa kaldırılmalıdır.