Depremde binlerce canımızı, sevdiklerimizi kaybettik. Beraberinde şehrimizi, anılarımızın mekanlarını, yuvalarımızı da kaybettik.

Diğer yandan değer yargılarımızın logaritmik hızla (kaybeder gibi) değişimini de yaşıyoruz.

Bütün bu kayıplarımızın yas sürecini doğru yaşadık mı?

Bu çok önemli, doğru yönetilmeyen bir yas süreci bireysel ve toplumsal hastalıklara yol açar.

Yas sürecinde kişi duygularını yaşamalı, bu sırada toplumsal destek kişinin geleceğe bakışını şekillendiren önemli etkenlerden birisi olacaktır.

Deprem sonrası yas sürecinde kişisel farklılıklar yaşandı.

Kimi ailesini, kimi sağlığını, kimi işini sosyal çevresini kaybetti.

Herkesin farklı ihtiyaçları oluştuğundan kişisel farklılıklar dikkate alınmalı.

Bu süreç doğru yönetilmezse kişilerin kimlik duygularında, hayata ve geleceğe bakışlarında kalıcı olumsuz değişimler oluşabilir.

Özellikle çocuklara yönelik çalışmalar ve kayıplarımızın hatıralarının yaşatıldığı etkinlikler daha sağlıklı olacaktır.

Şeffaflık içinde insanlar bu süreçte duygularını yaşayabilmeli.

Yaşanmayan her duygunun yansıması başka şekillerde mutlaka karşımıza çıkacaktır.

Taziye ziyareti dediğimiz süreç toplumsal desteğin bir örneğidir.

Deprem sonrası kolektif bir süreçti; yaşadık ve yaşamaya da devam ediyoruz. Toplumsal dayanışma artırılırken özel durumlarda mutlaka bireysel terapiler sağlanmalı.

Bu amaçla kamu ve sivil toplum kuruluşlarının bireylerle ortak çalışmasına ihtiyaç var.

Deprem sonrası yas sürecinin uzun vadeli planlaması düzenli bir şekilde yapılmalı ve takip edilmelidir.

Kültürel etkinlikler, anma programları ve grup çalışmaları kitlesel kayıplarda iyileşme sürecinde önemli rol oynayabilir. Anılarımızı yaşayarak geleceğe odaklanmamız hem kayıplarımızın hatırasını yaşatacak hem de toplumsal huzurumuza sağlık katacaktır.