Açıklamada şu ifadelere yer verildi:
"İnşaat Mühendisleri Odası Kahramanmaraş Temsilcilik Binası, bu büyük yıkımın ortasında, “sağlam bina yapabiliriz” umudunu simgeleyerek ayakta kaldı. Tek bir çatlak bile oluşmadı. Yıkıntıların ortasında hasar almadan ayakta duran binamızın fotoğrafı, ulusal ve uluslararası basında yer alarak, binamız bir simgeye dönüştü. Bilim ve tekniğe riayet edilirse aslında binaların depreme dayanıklı inşa edilebileceğini herkes, gördü ve anladı. Binanın yapım süreciyle ilgili yurt içi, yurt dışı basın organları büyük ilgi göstererek, sayısız röportajlar gerçekleştirdi.
Yıllardır söylüyoruz ve söylemeye de devam edeceğiz; depreme dayanıklı binaların önemini, yaşanan her deprem, büyük acılarla hatırlatıyor; ancak sıra ders almaya gelince ne yazık ki bir süre sonra unutulmaya terkediliyor.
Yıkıntılar arasında tek başına dimdik ayakta kalan binamız, bu unutmaya karşı, anıt niteliği taşıyan bir özelliğe sahiptir. Binanın tek bir hasar bile almadan ayakta kalması; projesine uygun yapılması, her aşamasında denetlenmesi, sorumluların işlerini takip etmelerinin bir sonucudur. Eğer yapılar; yönetmeliklere, mühendislik bilim ve tekniğine riayet edilerek, zemin koşulları da gözetilerek ve elbette rant kaygısı ile değil, insan hayatı öncellenerek yapılırsa, deprem dirençli olacağının yaşayan bir kanıtıdır.
Bir kanıt ve simge niteliğindeki binamız şimdi yok edilmeye, unutturulmaya, toplum hafızasından silinmeye çalışılıyor. Binamız; yok edilmek yerine, deprem dirençli binalar yapılabilir gerçekliği unutulmasın diye ayakta kalmaya devam etmelidir.
Unutulmaması gereken işte budur!
Nitekim, 6 Şubat depremlerinde yaşananlar da; bu unutmanın, ilgisizliğin, bilim ve tekniği göz ardı etmenin, arka arkaya çıkarılan imar aflarının, insan hayatını değil, rantı ön plana koyan yönetim anlayışının sonucudur.
17 Ağustos 1999 Gölcük depreminin milat olarak kabul edilmiş olmasına rağmen; aradan geçen 24 yıl sonra meydana gelen 6 Şubat depremlerinde, birçok ilimizde yüzbinlere binanın hasar görmesi, on binlerce vatandaşımızın hayatını kaybetmesi, yaralanması deprem gerçeğine ne denli hazırlıksız olduğumuzun acı bir göstergesi olmuştur.
Bu denli büyük kayıpların olması önlenebilir miydi? Çok rahatlıkla evet diyebiliriz. Şubat 2023 Depremlerinin tarihimizin en büyük depremlerinden biri olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Bu kadar büyük ve yaygın depremler karşısında kayıpları sıfıra indirmek belki mümkün olmayabilirdi, fakat ortaya çıkan yıkımın ve kayıpların böylesi dehşet verici seviyelerde olmasının önüne geçmek pekâlâ mümkündü. İMO Temsilcilik binamız işte bu gerçeğin simgeleşmiş bir kanıtıdır.
Bu nedenle diyoruz ki; unutulmaya, unutturmaya karşı direnmeliyiz.
İMO binası bugün, rezerv alan ve yeni imar planı uyarınca başlatılan çok sayıda inşaatın arasında kalmış durumda. Hafif hasar bile almayan binamız, yıkılma tehlikesi ile karşı karşıya. Rezerv alan planlarında İMO Binası yok! Vaziyet Planında hizmet binamızın yer almaması, yıkılacağının bir işareti mi? Ama sessizlik devam ediyor; tapu üzerinde şerh bulunmadığı gibi bize herhangi bir bildirim de yapılmadı.
Anlaşılan o ki; korunması ve örnek gösterilmesi gerekirken, bir hafıza bilinçli olarak yok edilmek isteniyor.
Rezerv alan ilanı, pek çok vatandaşımızın mülkiyet hakkına gasp olarak işletilmektedir. Tasarıma uygunluk gerekçesiyle vatandaşlarımız bir günde gelen tebligatlarla evlerinden olmaktadır. Bu tasarım uygunluğundan ziyade, masa başında verilen “ben yaptım, yaparım” anlayışıyla verilen kararlarla, mülkiyet ve barınma hakkının tek kelimeyle insan haklarının ihlal edilmesidir.
Kahramanmaraş Valisi Mükerrem Ünlüer, geçen hafta yaptığı açıklamada, 6 Şubat 2023 depremleri sonrası kent merkezinin yeniden tasarlandığını, bu kapsamda belirlenen rezerv alanlar içerisinde kalan binaların, sağlam dahi olsa yıkılacağını belirtti. Rezerv alana ilişkin özel tasarımlar yapıldığını söyleyerek, şu sözleri sarf etti: “arada birkaç bina da bu tasarımı etkilediği için kaldırılıyor. Yoksa o binalar hasarlı olduğu için değil, o tasarıma uymadığı için yıkılıyor". Sağlam binamız, örnek binamız; inandırıcı olmaktan çok uzak, tasarıma uymadığı gerekçesiyle yıkılmak isteniyor.
Tam da buradan söylemek isteriz ki; eğer sorun tasarıma uymama sorunuysa, gelin birlikte binanın görsel tasarımını değiştirelim, hatta binamızın bir bölümünü “Deprem Anı Müzesi” olarak düzenleyelim.
Ayrıca kentsel tasarımın, binamız yerinde korunarak tekrar düzenlenmesi, ekonomik açıdan da en doğru karar olacaktır.
Nitekim Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı tarafından, 6 Şubat depremlerinin ekonomik bilançosunun 2 trilyon TL’nin üzerinde olduğu açıklanmıştır. Ülkemizde giderek artan ekonomik buhranı göz önüne aldığımızda, hasarsız binanın yıkılması, aynı zamanda kamu kaynaklarının heba edilmesidir.
Bu bir çağrıdır!
İMO Binamızı yıkma düşüncesine sahip olanlar bu kararlarından hızla vazgeçsin.
En ufak bir hasarı bile olmayan İMO Binamızı yıktırmayacağız.
Şimdi binamızı yıktırmamak için duyarlı herkesi binamıza sahip çıkmaya çağırıyoruz.
Depremin değil, depreme dirençli olmayan binaların öldürdüğü unutulmasın diye; İMO Binamız ayakta kalmaya devam etmelidir.
Unutmayalım! Unutturmayalım."