Dünya genelinde birçok kişi, göğüs ağrısı şikayetiyle doktora başvururken, Kahramanmaraş ve bölgesinde aynı şikayetten hastaneye başvuran insan sayısı tavana yapmış durumda. Maraşlı vatandaş depremin ardından havaya karışan asbest liflerinin solunması sonucu asbeste maruz kalmaya devam ediyor. Uzmanlar maske hakkında farklı uyarılarda bulunsa da bölgede yaşayan vatandaş çok dikkat etmiyor. Ajans344.com olarak asbest nedir? Nasıl oluşur? Ve korunmak için ne yapılmalıdır? Sorularına cevap aradık.

Asbest nedir?

Asbest (amyant), beyaz toprak olarak da bilinen, ısıya, aşınmaya, kimyasal maddelere oldukça dayanıklı, yapısal özellikleri açısından esnek, lifli yapıda bir mineraldir.

Mesleksel asbest maruziyeti:

Asbest sanayide pek çok endüstri kolunda kullanılmıştır. Ülkemizde asbest üretimi ve kullanılması 31.12.2010 tarihinde yürürlüğe giren yönetmelikle yasaklanmıştır. Ancak daha önceden kullanıma girmiş olan asbestli maddelerin sökümü, yıkımı, tamiratı, bakımı, geri dönüşümü sırasında asbeste iş yerlerinde maruz kalındığı bilinmektedir.

Asbestin kullanıldığı iş alanları nerelerdir?

- Tekstil endüstrisi (lifler, kumaşlar, ipler)

­- Çimento endüstrisi (saç, boru)

- İnşaat malzemeleri endüstrisi (çimento ürünlerinin işlenmesi)

- Kimya endüstrisi (boya dolgusu, dolgu materyalleri, sentetik reçine kompresyon kalıp materyalleri, termoplastikler, kauçuk ürünleri),

-  İzolasyon endüstrisi (ısı, ses ve yangın izolasyonu)

­ - Kağıt endüstrisi (asbest kağıdı, karton), fren, debriyaj, balata üretimi

- Gemi yapımı ve vagon üretimi.

Kırsalda asbest maruziyeti:

Asbest, geleneksel olarak öğrenilen ısı ve su yalıtım özellikleri nedeniyle kırsal alan yaşayanlarınca sıva işinde, çatıların ısı ve su yalıtımında, ocakların yalıtımında yaygın olarak kullanılmıştır. Bu toprak çeşidinin ekonomik kolaylaştırıcılığı nedeniyle yöre yaşayanları tarafından bazı bölgelerimizde “aktoprak”, bazı bölgelerimizde çorak toprak, geven toprak, göktoprak, çelpek, höllük veya ceren toprağı adı verilmiş ve diğer toprak çeşitlerinden ayrılmıştır.

Ev içinde sıvanın dökülmesi, ev dışında ise doğa olayları nedeniyle sıvanın ya da çatının bütünlüğünün bozulması sonucu havaya karışan asbest liflerinin solunması sonucu asbeste maruz kalınmaktadır.

Türkiye'de asbest rezervleri:

Ülkemizde Beyaz asbest rezervlerinin başlıca bulunduğu iller; Çanakkale, Bursa, Muğla, Burdur, Konya, Eskişehir, Ankara, Çankırı, Çorum, Amasya, Tokat, Sivas, Erzincan, Ağrı, Bitlis, Diyarbakır, Kahramanmaraş, Osmaniye ve Hatay’dır. Amfibol tipi asbest yatakları ise başlıca; Manisa, İzmir, Aydın, Denizli, Uşak, Kütahya, Eskişehir, Konya ve Kastamonu illerinde bulunmaktadır.

Artık kırsal kesimlerde beyaz toprak, pekmez toprağı olarak bilinen asbestin özellikle evlerde yalıtım malzemesi olarak kullanımı yasaklanmıştır. Yöresel çevresel maruziyetin olduğu yerleşim alanlarının da çoğu boşaltılmıştır

Asbeste bağlı hastalıklar:

Havaya saçılan liflerin solunmasıyla solunum yollarına ulaşan liflerin çoğu bedenimizin savunma mekanizmaları ile uzaklaştırılabilir. Bazı lifler ise maruziyet yoğunluğuna, maruziyet süresine, asbest lifinin yapısına ve bireysel faktörlere bağlı olarak akciğer dokusunda birikir.

Kısa süreli asbest maruziyetine bağlı hastalık bildirilmiş ise de asbeste bağlı hastalıkların ortaya çıkması genellikle uzun yıllar alır. Bu süre, maruz kaldıktan sonra 10 ile 50 arasında değişir. Asbestle ilişkili hastalık riski, ömür boyu solunan asbest liflerinin sayısı ile orantılı olarak artar.

Asbeste bağlı hastalıklar; akciğer zarında sıvı birikmesi, akciğeri saran zarın kalınlaşması ve kireçlenmesi, akciğer dokusu içerisinde asbest liflerinin birikmesi (asbestozis), akciğerleri ve karın boşluğunu saran zarın kanseri (mezotelyoma) ve akciğer kanseridir.

Asbest tek başına akciğer kanseri gelişimi için 5 kat risk oluşturmakta iken, sigaranın tek başına oluşturduğu risk 10 kattır. Sigara ve asbest birlikteliği ise akciğer kanseri gelişimi riskini 50-90 kat artırmaktadır. Bununla birlikte, sigara veya diğer nedenlerle oluşan akciğer kanserlerinden ayırt edilemez.

Günümüzde maruziyet riskinin en fazla olduğu iki alan, gemi sökümü ve kentsel dönüşüm kapsamında eski binaların tadilatı ve yıkımıdır. Asbeste bağlı akciğer kanserinin, pazarın büyük kısmını karşılayan ülkelerde üretiminin halen devam ediyor olması, dolayısıyla endüstride kullanılıyor olması ve kentsel dönüşüm sürecindeki eski binaların yıkımı nedeniyle önümüzdeki yıllarda artış gösterebileceği ön görülmektedir.

Asbest ile ilişkili hastalıklarda kür sağlayan bir tedavi yaklaşımı yoktur. Bu nedenle çevresel ve mesleksel maruziyetlerin azaltılması birincil yaklaşım olmalıdır.

bu rahatsızlığın nedeni hakkında yanlış düşüncelere kapılabiliyor. Bunların başında kalp krizi gelirken, uzmanlar ise her göğüs ağrısının kalp kriziyle ilgili olmadığını ve kansere işaret edebileceğine dikkat çekiyor. Göğüs ağrısının başta kalp ve akciğer hastalıkları olmak üzere birçok sağlık sorunundan kaynaklanabileceğini söyleyen Medicana International Ankara Hastanesi’nde görev yapan Göğüs Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Muhammet Reha Çelik ise göğüs ağrısıyla ilgili bilinmeyenleri ve yanlış bilinen doğruları açıkladı.

“Akciğer kanseri hastalarının 4’te üçünde öksürük ve kanlı balgam görülüyor”

Prof. Dr. Muhammet Reha Çelik konuya dair, “Göğüs ağrısı, başta kalp ve akciğer hastalıkları olmak üzere, bazı sağlık sorunlarından kaynaklanabilir. Koroner kalp hastalığı, miyokardit, aort diseksiyonu gibi kardiyovasküler hastalıkların yanı sıra akciğer kanseri gibi solunum yolu hastalıkları da göğüs ağrısına neden olabilir” diyerek akciğer kanserinin belirtilerini şu sözlerle paylaştı:

Başkan Görgel: “Elbistan’a 5,5 Milyar TL’nin Üzerinde Yatırım Kazandıracağız” Başkan Görgel: “Elbistan’a 5,5 Milyar TL’nin Üzerinde Yatırım Kazandıracağız”

“Akciğer kanserinin en sık görülen belirtisi inatçı öksürüktür. Ayrıca göğüs ağrısı, nefes darlığı, ateş, ses kısıklığı, yüzde ve boyunda şişlik; omuz, kol, sırt ve ağrısı, yutma güçlüğü, balgamda kan görülmesi de akciğer kanserinin belirtilerindendir. Akciğer kanseri hastalarının 4’te üçünde öksürük ve zaman zaman buna eşlik eden kanlı balgam semptomları görülebilir. Baş ve kemik ağrısı, yorgunluk ve halsizlik de akciğer kanserinin yayılma belirtileri olabilir. Ancak, akciğer kanserinin her zaman belirti göstermediği, bazen tesadüfen saptanabileceği unutulmamalıdır.”

“Sigara içenlerin akciğer kanserine yakalanma ihtimali 30 kat fazla”

Akciğer kanserinin oluştuğu bölgeye göre farklı belirtiler gösterebildiğinin altını çizen Göğüs Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Muhammet Reha Çelik, “Örneğin, akciğer kanseri ses tellerinin hareketlerini sağlayan siniri etkileyerek ses kısıklığına yol açabilir ve bu, akciğer kanserinin en erken belirtileri arasında yer alıyor. Ses kısıklığınız iki hafta veya daha uzun sürüyorsa tıbbi yardım almanız gerekiyor demektir” şeklinde konuşarak akciğer kanserinin nedenlerini de şöyle sıraladı:

“Akciğer kanserinin en yaygın nedeni sigaradır. Ancak hayatında hiç sigara içmemiş kişilerde de akciğer kanseri ortaya çıkabiliyor. Öte yandan sigara, akciğer kanserinin en büyük risk faktörüyken, vakaların %85’inden fazlası sigaradan kaynaklanıyor. Araştırmalar, sigara içen kişilerin akciğer kanserine yakalanma riskinin, hiç sigara içmeyen kişilere göre 30 kata kadar daha fazla olduğunu gösteriyor.”

Risk taşıyanlar, düşük doz bilgisayarlı tomografi ile yıllık tarama yaptırmalı

Akciğer kanseri için yüksek risk taşıyanların düşük doz bilgisayarlı tomografi ile yıllık akciğer kanseri taraması yaptırması gerektiğinin altını çizen Göğüs Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Muhammet Reha Çelik, “Akciğer kanseri taraması, genellikle 45 yaş ve üzeri, uzun yıllardır yoğun sigara içen ve sağlık durumu iyi olan kişilere öneriliyor.  Akciğer kanseri belirti ve semptomları olan kişilerden bazı testler isteniyor. Gerekirse akciğer röntgeni veya bilgisayarlı tomografi taraması da yapılıyor. Balgamlı öksürük görüldüğünde ise balgam örneği alınarak laboratuvarda incelenebiliyor. Tümör olduğu düşünülen bir doku örneği, biyopsi adı verilen bir yöntemle araştırılıyor. Sonuçlara göre tanı konuyor ve tedavi planlanıyor. Göğüs cerrahisi tedavilerinde en güncel gelişmeler ve minimal invaziv ameliyat tekniklerinin kullanılması (videotorakoskopik ameliyatlar- VATS), çok daha küçük kesi veya kesiler ile ameliyat yapılmasını ve hastanın ameliyat sonrasında daha az ağrı ve yan etkiler ile daha hızlı iyileşmesini sağlıyor” ifadelerini kullandı.

Haber: Fatma Toptaş

Kaynak: ajans344.com