Yükseköğrenime kayıtlı kız öğrencilerin her geçen yıl daha da artması, bizlere mutluluk vermektedir. %55 oranla araştırma görevlisi olarak çalışan kadınların erkeklerden daha fazla olması umut vericidir.
İstatistiklere göre doktor öğretim üyelerinin %47’si, doçentlerin %41’i, profesörlerin %34’ü kadındır.
Akademik süreçte unvan derecesi arttıkça kadınların erkeklere oranının hatrı sayılır ölçüde azalması akıllarda soru işareti yaratmaktadır.
Rektörlük, dekanlık gibi idari kadrolarda yer alan kadın oranı yine dikkate değerdir. 128 devlet üniversitesinin sadece 5 tanesinde rektörler kadın; 74 vakıf üniversitesinin ise 14’ünde rektörler kadındır. 204 üniversitede sadece 19 rektörün kadın olması bize %55 ile başlayan serüvenin %9’lara indiğini göstermektedir.
Üniversitelerdeki kadın profesör oranının %34 olduğu göz önüne alındığında kadın rektör oranının bu denli düşük olması anlaşılamamaktadır. Kendim de dahil olmak üzere pek çok kadın akademisyenin bir yandan ev işleriyle ve çocuk bakımıyla ilgilenirken diğer yandan akademik çalışmalarını sürdürmek zorunda kaldığı aşikar bir gerçekliktir.
Akademik çalışmaların hazırlanmasının ve akademik unvanların kazanılmasının çok ciddi emek ve zaman istemesi karşısında kadınlar, geride bekleyen ailevi yükümlülükleri göz önüne alındığında, erkeklere nazaran daha fazla çaba ve emek harcamak zorunda kalmaktadır.
Bu noktada kadınların akademik hayatta erkeklerle eşit şartlarda çalışabilmeleri için alınabilecek önlemler konuşulmalıdır. Her kadın, akademik hayatın her aşamasında, desteklendiği takdirde başarısını sürdürebilecek kapasitededir.