Afetler genellikle öngörülemeyen, insanların ve toplumun hayatını alt üst eden, sağlığımızı her yönden olumsuz etkileyerek kötü sonuçlara yol açan durumlardır. Afet öncesinde birçok tedbirin ve acil durum planının hazır olması gerekmektedir. 

Kahramanmaraş’ta Ağustos ayında satılan konut sayısı belli oldu Kahramanmaraş’ta Ağustos ayında satılan konut sayısı belli oldu

6 Şubat tarihinde Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından birçok vatandaş beslenme açısından büyük sıkıntılar çekmeye başladı. Bu zorlu süreç sonrası Markasi Hospital Beslenme ve Diyet Uzmanı Hatice Bayraktar, deprem sonrası beslenme sorunları hakkında konuştu ve vatandaşlara altın değerinde önerilerde bulundu.

“Yetersiz beslenme vücut direncini olumsuz etkiliyor”

Depremzedeler yaşanan yıkım sonrasında hayata tutunmaya çalışan bireylerin beslenme konusunda oldukça sıkıntıya düştüklerini ifade eden Beslenme ve Diyet Uzmanı Bayraktar “Deprem gibi yıkıcı etkisi büyük olan afetler sonrası beslenme ve gıda gibi güvenliği açısından ciddi sorunlarla karşılaşılmaktadır. Bu tür acil durumlarda insanların temel beslenme ihtiyacını karşılamak ve sağlıklarını korumak hayati önem taşımaktadır. Yetersiz ve dengesiz beslenme hastalıklara olan direnci azaltmakta bunun yanı sıra zorlu koşullarla mücadele etmeyi, yaşanan stres ile baş edebilme sürecini zorlaştırmaktadır. Elverişsiz yaşam koşulları, yetersiz gıda temini, psikolojik çöküş ve duygusal etmenler nedeniyle beslenme bozuklukları meydana gelmektedir” dedi.

“Dengeli öğün içeriği oluşturulmalı”

Deprem sonrası orta vadede sağlıklı beslenmenin önemine değinen Markasi Hospital Beslenme ve Diyet Uzmanı Bayraktar, “Beslenme ve psikoloji arasında karmaşık ama kuvvetli bir ilişki söz konusudur. Depresyon, ani gelişen ruh hali, üzüntü, stres, korku, uykusuzluk gibi etmenler beslenme sürecini olumsuz şekilde etkilemektedir. Bu durumlar kimilerinde iştahsızlık gibi kendini belli ederken, kimilerinde ise aşırı besin tüketimi şeklinde göstermektedir. Bireylerin bu süreci daha kaliteli ve sağlıklı geçirebilmeleri açısından psikolojik destek ve bunun yanı sıra beslenme, diyet açısından bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Yeterli ve dengeli beslenme bu süreçte de önem arz ediyor. Karbonhidrat, protein ve yağ bakımından dengeli bir öğün içeriği oluşturulmalıdır” ifadelerini kullandı.

“Su içmeyi unutmayın”

Su içmenin metabolizmaya etkisinin değerine vurgu yapan Bayraktar, “Bireyler öğünlerini atlamamaya özen göstermelidir. Mutluluk hormonu olarak bilinen serotonin içeren besinlerin bol miktarda eklememizde fayda vardır. Ispanak, badem, muz gibi besinlerde serotonin vardır. Yağlı balıklar özellikle ton balığı serotonin açısından yeterli miktarda sahiptir. Su tüketimine yine dikkat etmemiz gerekmektedir. Su, metabolizmanın işleyişi açısından hem de stresle mücadelede önemli bir yere sahiptir. Gün içeresinde 2 buçuk 3 litre su içilmelidir” diye konuştu.

Kamil Kazı

Editör: Sema Akçakale