Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Büyük Millet Meclisi(TBMM) Grup Toplantısında konuştu. Dün Genişletilmiş İl Başkanları toplantısında AK Parti teşkilatları Ramazan-ı Şerif süresince genel merkeziyle kadın ve gençlik kollarıyla milletvekilleriyle il, ilçe, belde başkanlarıyla elbette belediyeleriyle gerçekten olağanüstü bir çaba içinde olduklarını hatırlatan Erdoğan, "81 vilayetimizin her metrekaresinde kelimenin tam anlamıyla bir kardeşlik ve dayanışma rüzgarıyız. Tüm farklılıklarımıza rağmen 85 milyon olarak hepimizin büyük bir aile olduğunu tekrar hatırladık ve hatırlattık. Sadece kadın kollarımız 4.5 milyon insanımıza ulaştı. Gençlik kollarımız iftara beş kala etkinliğiyle tam beş bin noktada sekiz yüz binin üzerinde vatandaşımıza iftarlık dağıttı. Üniversiteli gençlerimiz bir araya geldi ve kucaklaştı. Kabine üyelerimiz ve milletvekillerimiz Türkiye'nin dört bir yanında gönül sofralarının misafiri oldu. Belediyelerimiz yoksulun, garibin, fakirin, kimsesizlerin kapısını çaldı, dertleriyle dertlendi, sıkıntılarına çare üretti. Biz de milletin evinde halkımızın çok farklı kesimlerini ağırladık. Onlarla hasbihal edip hasret giderdik. Kimseyi ayırmadan, kimseyi dışlamadan hep beraber rahmet ve bereket ayının hakkını verebilmek için samimiyetle gayret gösterdik. Rabbim hepinizden, hepimizden razı olsun diyorum. Cenabı Allah'tan bizleri bölgemizdeki zulümler ve katliamlar sebebiyle buruk geçirmediğimiz bayramlara kavuşturmasını niyaz ediyorum" diye konuştu.
"Uluslararası siyasetin neredeyse tüm aktörleri yeni arayışlara girdi"
Bölgede ve dünyada yaşanan gelişmeler çok önemli bir değişimin eşiğinde hatta coğrafya itibariyle merkezinde olduğunu gösterdiğine dikkat çeken Erdoğan, "İkinci Cihan Harbi sonrasında inşa edilen soğuk savaşın bitimiyle adeta kökleşen küresel sistem açıkçası temelden çatırdıyor. Neo liberal ekonomik ve siyasal düzenin yerine daha korumacı bir yapının yükselmekte Sadece Asya'da Avrupa'da Amerika'da değil hemen her yerde devletler toplumu ve ekonomiyi güçlendirmeyi amaçlayan politikalar üretiyor. Ticaretten güvenliğe savunmadan nüfus oranına çok geniş bir yelpazede yeni mücadele dönemine hazırlık yapılıyor. Uluslararası siyasetin neredeyse tüm aktörleri yeni arayışlara girdi" ifadelerini kullandı. Gümrük tarifeleri üzerinden alevlenen ticaret savaşlarının küresel ölçekte bir etki uyandıracağı anlaşıldığını belirten Erdoğan, "Büyük küçük demeden herkesi etkileyecek şiddetli bir kasırganın geldiğini söylemek abartılı bir yaklaşım olmayacaktır. Dünyamız özellikle ekonomi ve askeri kapasite bakımından tek kutuplu bir yapıdan çok kutuplu bir mimariye doğru hızla yol almaktadır. Son aylarda üst üste gelen haberleri işte bu yeni dönemin doğum sancıları olarak değerlendirmemiz gerekiyor" ifadelerine yer verdi.
"Tarihi olduğu kadar sancılı da olan bu süreci en iyi okuyan en iyi yöneten sahada ve masada en güçlü konumda bulunan ülkelerden biri Türkiye'dir"
Tarihi olduğu kadar sancılı da olan bu süreci en iyi okuyan en iyi yöneten sahada ve masada en güçlü konumda bulunan ülkelerden biri Türkiye olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Geçmişte farklı sebeplerle küresel rekabette minder dışına itilen ülkemiz Allah'ın izniyle yeni dönemin kurucu aktörlerinden biri haline gelmektedir. Bunun işaretlerini şimdiden görmeye başladık. Sözünün ağırlığı olan tavrı duruşu söylemi dikkatle takip edilen bir ülke olarak Türkiye'nin ismi her platformda daha sık telaffuz ediliyor. Türkiye'siz bir kurulamayacağı kurulsa dahi bunun yaşama şansının olmadığı küresel aktörler tarafından da kimi zaman gönüllü ama çoğu zaman mecburen kabul ediliyor. İdrak yolları kapalı olmayanlar şu hakikati çok net görmektedir. Türkiye 23 yıldır temelini adeta tuğla tuğla ördüğü güçlü altyapısıyla yeni döneme damgasını vurmaktadır"
"Türkiye Yüzyılı vizyonu günden güne ete kemiğe bürünmekte, milli ülkümüz olarak tüm ihtişamıyla şimal yıldızı misali parlamaktadır"
Türkiye Yüzyılı vizyonu günden güne ete kemiğe bürünmekte, milli ülkümüz olarak tüm ihtişamıyla şimal yıldızı misali parladığını söyleyen Erdoğan, "Ülkemizdeki muhalefetin anlamadığı, daha doğrusu anlamak istemediği gerçeklik, işte budur. Onlar hala eski Türkiye'de yaşadıklarını sanıyorlar. Onlar hala Türkiye'nin kendi dönemlerindeki ülke olduğunu düşünüyorlar. Onlar hala Türkiye'nin icazetle iş gördüğü zannıyla hareket ediyorlar. Oysa Türkiye, AK Parti hükümetleri döneminde ‘icazet alan' değil, tam tersine ‘icazeti aranan' ülke konumuna gelmiştir. Türkiye, büyük güçlerin oyunlarında rol lütfedilen bir figüran değil; senaryosunu kendi yazdığı oyunları hayata geçiren bir aktör olmuştur. Yeni Türkiye, güçlü Türkiye'dir; muteber, muvaffak ve muktedir bir ülkedir" şeklinde konuştu.
"Kendileri Batının rızası olmadan bırakın iş yapmayı, bırakın politika üretmeyi, nefes dahi alamadıkları için gelişmeleri doğru okuyamıyorlar"
Yeni Türkiye'ye dünya alışmış, hiç hoşlarına gitmese de batılı güçler yeni Türkiye'yi benimsemek zorunda kaldığını ama Türkiye'deki ana muhalefet partisi meseleyi halen idrak edemediğinin altını çizen Erdoğan şu ifadeleri kullandı:
"Türkiye'nin levıl atladığını, Türkiye'nin artık çok farklı bir ligde top koşturduğunu halen kavrayamadılar. Özellikle Batıyla münasebetler konusunda, son 23 yılda nasıl bir paradigma değişimi yaşandığını halen anlayamadılar. Kendileri Batının rızası olmadan bırakın iş yapmayı, bırakın politika üretmeyi, nefes dahi alamadıkları için gelişmeleri doğru okuyamıyorlar. 14-28 Mayıs seçimleri öncesinde Amerika'dan ekonomist ithal emekle övünenlerden, zaten başka bir şey de beklenemez. Ne diyelim? Yazık. Gerçekten çok yazık. CHP'nin içler acısı haline baktıkça, inanın, ülkemiz adına üzülüyoruz. Bunlar kendi ülkelerini ve milletlerini hiçbir zaman tanımadılar; korkarım, bu gidişle de hiçbir zaman tanıyamayacaklar."
Küresel ekonomi zorlu bir sınavdan geçtiğine dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Son 1 haftada uluslararası ticaret savaşları, yeni bir boyuta evirildi. Karşılıklı olarak tonu artan söylemlerle tarife kavgaları daha da kızışmaya başladı. Sermaye piyasalarındaki depremin artçı sarsıntıları henüz durmadı. Bütün bu gelişmelerin küresel ekonomiyi üç noktada etkilemesi bekleniyor: Birincisi; ticaret hacmindeki daralma ve küresel tedarik zincirlerindeki aksamayla birlikte enflasyonist baskıların artmasıdır. İkincisi; derinleşen belirsizlik ortamının piyasalarda ciddi bir güven kaybına yol açmasıdır. Üçüncüsü ise emtia fiyatlarındaki dalgalanmadır. Tüm bunlar neticesinde küresel büyüme hızının yavaşlaması, hatta kimi büyük ekonomilerin durgunluğa girmesi kuvvetle muhtemeldir" ifadelerini kullandı.
"Türkiye'nin de yolunu aydınlatan güçlü bir ekonomi programı var"
14-28 Mayıs seçimleri sonrasında ekonomide çok güçlü bir ekip kurduklarını hatırlatan Erdoğan, "Hem enflasyon ve hayat pahalılığı başta olmak üzere ülkemizin mevcut sorunlarını çözecek, hem de Türkiye'yi şoklara karşı dirençli hale getirecek kapsamlı bir programı Mayıs 2023'ten itibaren kararlılıkla hayata geçirdik. Programımız sayesinde dış kırılganlıklarımızı azaltırken, şoklara karşı mukavemetimizi artırdık ve makro-finansal istikrarı güçlendirdik. Evet, dünyada ciddi bir belirsizlik ortamı var. Ama Türkiye'nin de yolunu aydınlatan güçlü bir ekonomi programı var. Ticaret, üretim ve ihracat tarafında menfi bir durum beklemiyoruz. Düşük tarife uygulanan ülkeler arasında olmamız hasebiyle, bu muhataralı dönemi, birçok ülkeye kıyasla, daha kolay atlatacağımıza inanıyoruz. İş dünyamız müsterih olsun. Vatandaşlarımız gönüllerini ferah tutsun. Özellikle orta ve uzun vadede, Türkiye'nin benzer ülkelere göre daha az etkilenmesini, daha güçlü büyüme sergilemesini öngörüyoruz. Bunun da 4 temel sebebi bulunuyor. Öncellikle ihracatımızın yüzde 62'sini serbest ticaret anlaşmamız olan ülkelerle gerçekleştiriyoruz. Dahası dünya borç batağında yüzerken, bizim toplam borçluluğumuz milli gelirimizin sadece yüzde 93'ü gibi çok düşük seviyede seyrediyor. Ayrıca gelişmiş ülkeler yaşlanırken, Türkiye, çalışma çağındaki genç ve dinamik işgücüyle farklı bir konumda yer alıyor. Son olarak; güçlü altyapımız, üretim çeşitliliğine sahip imalat sanayimiz ve hizmetler sektöründeki yüksek potansiyelimizle pozitif ayrışıyoruz. Yani, her bakımdan umut veren, güven veren bir hikâyeye sahibiz. Uygulamakta olduğumuz Makroekonomik İstikrar ve Reform Programıyla da bu hikâyeyi, büyük bir avantaja dönüştürmüş durumdayız" diye konuştu.
"Geçen yıl başlattığımız harcama disiplini ve tasarruf tedbirleri, bu yıl da devam edecek"
Ekonomi programının önceliği olan dezenflasyon süreci devam ettiğine dikkat çeken Erdoğan, "Yıllık enflasyon 10 aydır geriliyor. Mart enflasyonu yüzde 38,1 olarak gerçekleşti. Para politikasının gecikmeli etkisi, kamu maliyesinin daha güçlü desteği ve arz yönlü reformlarla enflasyondaki düşüş sürecek. Maliye politikasında disiplinli duruşumuzu muhafaza ediyoruz. Geçen yıl başlattığımız harcama disiplini ve tasarruf tedbirleri, bu yıl da devam edecek. Dış dengede güçlü bir iyileşme var. Brüt dış finansman ihtiyacımız azalıyor. 2023 Mayıs'ında 55,1 milyar dolar olan cari açık, Ocak'ta 11,5 milyar dolara geriledi. Petrol fiyatlarındaki düşüş de lehimizedir; cari açığın kapanmasına katkıda bulunacaktır. Büyüme dengelenirken, istihdam tarafında oldukça güçlü bir performans gösteriyoruz. Şubat ayında işsizlik oranı 2012'den bu yana en düşük seviye olan yüzde 8,2'ye indi. İhracat tarafında da hamdolsun işler yolunda gidiyor. 28 Mart Cuma günü, 2 milyar 65 milyon dolarlık günlük mal ihracatıyla Cumhuriyet tarihimizin en yüksek ikinci günlük ihracatına ulaştık. Mart ayında ihracatımız geçen yılın aynı ayına göre yüzde 3,2 artarak 23,4 milyar doları buldu. Böylece 12 ayda yıllıklandırılmış ihracatımız 263,4 milyar dolara yükseldi. Merkez Bankamızın brüt rezervleri toplam 156,5 milyar dolarla güçlü görünümünü koruyor" açıklamalarında bulundu.
"Milletine kast eden kifayetsiz muhterislerin boykot çağrılarına prim vermedi"
Geçen hafta, Türk ekonomisinin gücünü test etme imkânı bulduklarını hatırlatan Erdoğan, "Muhalefetin, ekonomimize zarar verme girişimlerini boşa çıkardık. Milletimiz, sırf yolsuzluklarını gözlerden kaçırmak için ülkesine ve milletine kast eden kifayetsiz muhterislerin boykot çağrılarına prim vermedi. Gezi Olaylarında ‘tüketmeyin, ekonomi dursun' çağrıları nasıl çapulcuların ellerinde patladıysa, CHP'nin ‘Boykot' çağrısına da millet itibar etmedi. Yani boykotçular, bizzat vatandaşımızdan boykot yedi. Türkiye ekonomisini batıracaklarını zannedenler, bir kez daha avuçlarını yaladı, kös kös oturmak zorunda kaldı. Muhalefetin tüm kumpaslarına, tuzaklarına, tüm tahriklerine rağmen, biz Türkiye'yi büyütüyor, Türkiye'yi hedeflerine doğru yaklaştırıyoruz" dedi.
19 Mart'tan bu yana siyaset sahnesinde çok farklı bir oyun oynandığını vurgulayan Erdoğan, "Bütün Türkiye, son 20 gündür bir tiyatro izliyoruz; daha doğrusu, hisseli harikalar kumpanyası izliyoruz. Oyunun yazarı CHP'liler, oyunun kurgucusu CHP'liler, oyunun figüranları CHP'liler, sahne, CHP'nin sahnesi, perdeyi açan CHP, kapatan CHP. Bilinmeyen tek bir şey vardı, o da bu ‘orta oyununun' kavuğunun kimde olduğuydu" ifadelerine yer verdi.
"Kendi iç tartışmalarınızın bedelini, faturasını ne bize, ne de millete ödetemezsiniz"
Hafta sonu yaptıkları baskın kurultayla birlikte, kavuk Özel'in başına geçmiş olduğunu belirten Erdoğan, "Ancak, 20 gündür oynanan bu ‘tuluattan' bir türlü anlayamadığımız, sahne ışıklarının sahneye değil, bize doğrultulmuş olmasıdır. Dikkatinizi çekiyorum. Oyunu yazan onlar. Oyunu sahneleyen onlar. Çalıp çırpan onlar. İstanbul'da ‘eskobar düzeni' kuranlar onlar. Paylaşım kavgası veren onlar. Şikâyeti yapan onlar. Tanıklığı yapan onlar. Savcıların kapısında ihbar sırasına giren onlar. Ama zeytinyağı gibi üste çıkmaya çalışanlar da onlar. Üzerindeki bütün kiri, pası, lekeyi, çamuru bizim üzerimize sıçratmak için olmadık taklalar atanlar da, aynı şekilde onlar, yine CHP'liler. Hayırdır? CHP olarak, siz bizi, gözüne far tutulunca donup kalan ‘tavşan' mı zannettiniz? Kusura bakmayın kendi iç tartışmalarınızın bedelini, faturasını ne bize, ne de millete ödetemezsiniz. Sizin kavuk tartışmanız, bizi hiç ama hiç ilgilendirmez. Sizin iç hesaplaşmanız, bizi zerre alakadar etmez" şeklinde konuştu.
"O gençlerin eğer hayatları karardıysa, o hayatları karartan da CHP olarak yine sizsiniz."
"Şimdi çıkmışlar, yok şu gözaltına alındı, yok bu tutuklandı, yok onu serbest bırakın" sözlerini kullanan Erdoğan şu ifadeleri kullandı:
"Başınıza ne geldiyse, sizin kavuk sevdanız yüzünden geldi, sizin koltuk hırsınız, sizin dizginlenemez kibriniz yüzünden geldi, sizin açgözlülüğünüz yüzünden geldi. Kendiniz ettiniz, kendiniz buldunuz. CHP'yi bu bataklığın, bu mafya düzeninin içine siz soktunuz. Kendi içinizdeki meseleyi örtmek için de, sokakları ateşe veren sizsiniz. Gençleri öne sürüp belediye binalarına saklanan sizsiniz. Gençleri kışkırtan, polisle çatıştıran sizsiniz; o gençlerin eğer hayatları karardıysa, o hayatları karartan da CHP olarak yine sizsiniz. Tarih boyunca hep bunu yaptınız. Sandıkta kazanamayınca, gençleri sokağa döktünüz, onların kavgalarından, çatışmasından, hatta onların akan kanından kendinize rant devşirdiniz. Bu ülkenin pırıl pırıl gençlerinin omuzlarına basarak, onları çiğneyerek, onları bozuk para gibi harcayarak kariyer basamaklarını tırmandınız. Çoğu zaman koskoca bir hiç uğruna bu ülkenin çocuklarını feda ettiniz. Sonra da utanmadan, sıkılmadan, çıktınız, hep başkalarını suçladınız. Her zaman yaptığınız bu. Kurtla avladınız, çobanla yediniz, sonra sürünün sahibiyle oturup timsah gözyaşları döktünüz. Buradan soruyorum. Bugün sürekli üzerinde tepindiğiniz Deniz Gezmiş'i sahaya süren siz değil misiniz? Meclis'te oylamadan kaçarak idamını onaylayan siz değil misiniz? İdamını izleyen, güya mezarı başında göz yaşı döken siz değil misiniz? Tüm bunlardan sonra utanmanız gerekirken, işinize her geldiğinde Deniz Gezmiş'i kullanan siz değil misiniz? Sadece Deniz Gezmiş'e değil; Sabahattin Ali'ye bakın, Nazım Hikmet'e bakın, aynı riyakârlığı, aynı ‘Nebbaşlığı' orada da görürsünüz."
Ana muhalefete eleştirilerini sürdüren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bir yandan gençleri sokağa çağırıyor, kışkırtıyor, küfrettiriyor, polise saldırtıyorsunuz; sonra utanmadan timsah gözyaşı döküyorsunuz. Kusura bakmayın ama, bu ülkenin gençlerini size kullandırtmayız. Gençleri yolsuzluklarınıza paravan yapmanıza müsaade etmeyiz. Kabul etmek istemeseniz de, bu orta oyunları artık bayatladı. Millet bu tiyatroyu izlemiyor. Millet, CHP'nin bu senaryolarına dönüp de prim vermiyor. Kendiniz çalıyor, kendiniz oynuyorsunuz" dedi.
"Medet umduğunuz, önünde eğilip büküldüğünüz Batılı aktörler sizi terk edeli çok oldu"
Medet umduğunuz, önünde eğilip büküldükleri Batılı aktörler sizi terk edeli çok olduğunu ifade eden Erdoğan, "Burada şunu da size hatırlamak isterim: Güvendiğiniz dağlara da çoktan karlar yağdı. Medet umduğunuz, önünde eğilip büküldüğünüz Batılı aktörler sizi terk edeli çok oldu. Son bir umutla aradığınız numaralar ya kapalı, ya sizi engelledi, ya da kapsama alanı dışında. Kimse sizi umursamıyor, değer vermiyor, yalanlarınıza kimse kanmıyor. Çok büyük bir çaresizlik içindeler. 3 haftada tüm itibarlarını kaybettiler. Milletin nazarında rezil rüsva oldular. Batılı efendilerinden de hiçbir destek göremediler. ‘Boykot' çağrıları deseniz, biraz önce de ifade ettim, ekonomiyi değil, ‘Bumerang' gibi döndü CHP yönetimini vurdu. Yani kelimenin tam anlamıyla tüm cephelerde bozguna uğradılar" açıklamalarında bulundu.
CHP'nin AK Partiye ve ittifak ortağına edepsizce hakaret ederek, yaşadıkları hezimeti unutturmaya çalıştıklarını belirten Erdoğan, "Aslında hiç cevap vermeye değmez, ama gençler bunları bilsin, gençler CHP'nin tarihini öğrensin. Ne diyor Özgür Bey? CHP diyor, ‘İstese tek parti olarak devam edecekken, demokratik seçimlerle ülkeyi tanıştıran partidir.' Lütuf buyurdunuz Ardından, haddini daha da aşarak, bizi cuntacılıkla itham ediyor" dedi.
CHP'nin İkinci Genel Başkanı İsmet İnönü, koltuğu çok sevdiğini hatırlatan Erdoğan, "CHP'deki koltuğunu, 1972 yılında, 88 yaşında iken, o da isteyerek değil; Bülent Ecevit karşısında kaybedince bıraktı. 1930 yılında, ilk çok partili siyaset denemesinde, koltuğu öyle bir sallandı ki, Serbest Cumhuriyet Fırkasına 3 ay tahammül edebildi, sonra o partiyi kapattırdı. 1946'da, kendi isteğiyle değil, gönüllü olarak değil, bakın altını çizerek söylüyorum, yoğun uluslararası baskılar nedeniyle çok partili hayata geçmek zorunda kaldı. Buna mecburdu. Başka çaresi, başka yolu yoktu. Şimdi o mecburiyeti, sanki lütufmuş gibi, kibirle milletin yüzüne vuruyorlar. 1950'de, Türkiye'deki ilk şeffaf seçimde CHP iktidardan uzaklaştırıldı ve o günden bugüne tek başına iktidara gelemedi. Peki, CHP, iktidara gelemeyince, sandıktan çıkamayınca ne yaptı? 27 Mayıs cuntasının taşlarını döşedi. CHP ülkenin ayarlarını öyle bozdu ki; 1961, 62, 63, 69, 1971 yıllarında cunta girişimleri oldu. 12 Mart Muhtırasını alkışladılar. 27 Aralık 1979 Muhtırasına ve 12 Eylül Cuntasına giden yolu açtılar. 28 Şubat darbesine alenen alkış tuttular. Bizim yırtıp çöpe attığımız 27 Nisan bildirisinin arkasında durdular. Sokaklara çıkıp ‘ordu göreve' diye gösteriler yaptılar. 17-25 Aralık darbe girişiminin, Gezi kalkışmasının aktörü oldular. 15 Temmuz'da tankların önünden kaçıp, televizyon karşısında keyifle kahvelerini yudumladılar. Türkiye'deki her darbenin, her darbe girişiminin, her muhtıranın, her cuntanın taşlarını döşediler, davetiyesini yazdılar, arkasında durdular, alkışladılar, darbecilerin sırtını sıvazladılar" diye konuştu.
"CHP demek cunta demektir, cunta demek CHP demektir"
CHP Genel Başkanına kendi tarihini iyi okumasını tavsiye eden Erdoğan, "CHP Genel Başkanına şayet biraz cesareti varsa; vesayet lekeleriyle adeta katrana dönmüş kirli geçmişiyle yüzleşmesini öneriyorum. Sayın Özel, 1950'den bu yana sandıkta yoksunuz; millet size yetki vermiyor ve siz, 1950'den bu yana cuntalardan medet umuyorsunuz. Denklem gayet basit CHP demek cunta demektir, cunta demek CHP demektir. CHP sadece ‘yolsuzluğun' değil, aynı zamanda bu ülkede "darbeciliğin" de kitabını yazmıştır. Bakın açık ve net ifade ediyorum: Eğer, o hakaret ettikleri, o tehdit savurdukları bağımsız yargı olmasaydı, şu anda bile CHP, kendi içinden çıkan cunta yönetiminin esiri olacaktı. Siz yatın-kalkın yargıya dua edin ki, sizi kendi içinizden çıkan cuntadan kurtardı" diye konuştu.
"CHP'nin vizyonu yoktur, planı, programı, ufku yoktur"
CHP'nin, ülkenin meseleleriyle işi olmadığına dikkat çeken Erdoğan,
"CHP, tam olarak işte budur. CHP'nin, ülkenin meseleleriyle işi olmaz. CHP'nin vizyonu yoktur, planı, programı, ufku yoktur. CHP milletle ve milletin iradesiyle ontolojik sorunları olan bir partidir. CHP'nin özgürlük anlayışı sadece kendileri için, bir avuç seçkin içindir. CHP, faşizmin vücut bulmuş, ete kemiğe bürünmüş halidir. Geçen hafta neler yaşandığını hep beraber gördük, ibretle takip ettik. ‘Sessiz kaldı' diye, ‘açıklama yapmadı' diye, ‘bizim istediğimiz ölçüde destek vermedi' diye sanatçılara, medya kuruluşlarına, yerli şirketlere baskı yaptılar. Yıllardır yol yürüdükleri ekran yüzlerini, sırf istedikleri kadar bağırmadı diye, adeta linç ettiler. Bunun adı nedir? Bunun adı, en ilkel, en barbar haliyle faşizmin ta kendisidir. Faşizm, söyleyeni susturmaktan ziyade, susanı konuşmaya zorlayan zorbalıktır. Daha iktidar umudu yokken bunu yapanlar, es kaza, ellerine yetki geçse neler yapar, varın siz düşünün. Bakın açık açık söylüyorum: Cirimleri kadar yer yakarlar. Ne sokak hareketleri, ne kışkırtmalar, ne tehditler, ne boykot adını verdikleri linç listeleri. Allah'ın izniyle bunlarla hiçbir yere varamazlar. O eski Türkiye artık yok. Anarşiyle sokaklarını teslim aldığınız Türkiye çok eskilerde kaldı. Üniversitelerini işgal edip, öğrencileri, hocaları esir aldığınız Türkiye, kötü bir hatıra olarak, artık geçmişte kaldı. Ticareti, üretimi kilitlediğiniz günler çok gerilerde kaldı. Sanatçıya, gazeteciye, yazara, medyaya, arkanıza aldığınız vesayet kurumlarıyla parmak salladığınız, ayar çektiğiniz Türkiye tarihte kaldı. Yabancı diplomatların arabalarından atları çözüp, o arabaları kendiniz de çekseniz, size bir kuru teşekkür reva görecek konjonktür, bir daha geri gelmemek üzere tarihin çöplüğüne atıldı. Artık sadece millet var; milletin muazzez iradesi var" şeklinde konuştu.
"Bunu öğreneceksiniz, buna alışacaksınız, sandıktan çıkan iradeye ‘kuzu kuzu' teslim olacaksınız"
Türkiye'de milletin takdirine sahip çıkan güçlü bir iktidar var olduğunu vurgulayan Erdoğan, "15 Temmuz gecesi meydanlarda kurulmuş bir Cumhur İttifakı var. Millet adına karar veren bağımsız ve tarafsız bir yargı var. Her türlü vesayetten kurtulmuş bir Türk demokrasisi var. Cunta ve darbe girişimlerine göğsünü siper eden cesur bir millet var. Diplomasisiyle, savunmasıyla, zalimler karşısında dik duran tavrıyla göz dolduran, mazlumların umudu olan bir Türkiye Cumhuriyeti var. Ne yaparsanız yapın, bunu değiştiremeyeceksiniz. Cuntayla, darbeyle, vesayetle, ajanlarla, ajanslarla, kirli parayla, kara parayla, para kuleleriyle, sınır ötesine yaptığınız çağrılarla varabileceğiniz hiçbir yer yok. Bunu öğreneceksiniz, buna alışacaksınız, sandıktan çıkan iradeye ‘kuzu kuzu' teslim olacaksınız" ifadelerini kullandı.
Muhalif olarak tanımlayan vatandaşlara seslenen Erdoğan, "Hiç kimse bunların faşizan baskılarına boyun eğmesin. Kimsenin korkusu olmasın. Kimse çekinmesin. Kimse öfkeye, yılgınlığa, endişeye kapılmasın. Korkaklar zafer anıtı dikemez. Korkaklar kaybetmeye mahkumdur. Türkiye'yi yerinde sayanlar, yerinde zıplayanlar değil, son 23 yıldır olduğu gibi hedeflerine doğru emin adımlarla yürüyenler istikbale taşıyacaktır. Ne diyor şair; ‘Davası hak olanın yardımcısı Allah'tır hak olan davada zafer muhakkaktır. Allah yolumuzu, bahtımızı açık etsin, diyorum" ifadelerini kullandı.
"Firariler yakalanıp yargıya teslim edildikçe, ‘dananın kuyruğu asıl o zaman kopacaktır'"
Ana Muhalefet Partisi, kendi iç meselelerini örtmek, İstanbul'da patlayan yolsuzluk barajının önünü tıkamak için ülke gündemini esir almak istediğini aktaran Erdoğan, "CHP'nin ne yapmaya çalıştığının gayet farkındayız. Eteklerinin neden tutuştuğunu, niçin bu kadar hırçınlaştıklarını, neyi saklamaya, neyi yargıdan kaçırmaya çalıştıklarını çok çok iyi biliyoruz. Şunu sizin ve milletimizin de bilmesini arzu ediyorum Firariler yakalanıp yargıya teslim edildikçe, ‘dananın kuyruğu asıl o zaman kopacaktır'. İtiraflar ve yeni delillerle soruşturmalar derinleştikçe CHP'nin niye sokağı adres gösterdiği, neden provokasyona giriştiği daha net görülecektir. Tekrar söylüyorum İstanbul merkezli yolsuzluk çarkının boyutları ortaya çıktıkça, bunların milletin yüzüne bakacak halleri bile kalmayacak. Biz muhalefetin oyununa gelmeyiz" açıklamalarında bulundu.
"Yarın DEM Heyetini kabul ederek, hem kendileriyle görüşecek, hem de ‘Terörsüz Türkiye' hedefine ulaşma irademizi teyit edeceğiz"
Çok daha mühim gündemlerinin var olduğunu belirten Erdoğan, "Terörsüz Türkiye hedefi gibi ülkemizin geleceği açısından hayati önemde meselelerimiz var. Cumhur İttifakı olarak büyük bir titizlikle, büyük bir sabırla yürüttüğümüz bu süreci inşallah ülkemizin hayrına olacak şekilde neticelendireceğiz. Yarın DEM Heyetini kabul ederek, hem kendileriyle görüşecek, hem de ‘Terörsüz Türkiye' hedefine ulaşma irademizi teyit edeceğiz.
Türk'üyle, Kürt'üyle, Arap'ıyla, Alevi'si-Sünni'siyle hem ülkemizi, hem de bölgemizi imar ve ihya etmeye; topraklarımızda huzuru hâkim kılmak için gayret göstermeye inşallah devam edeceğiz. Bize yakışan budur, AK Partiye ve Cumhur İttifakına yakışan budur" şeklinde konuştu.
Erdoğan sözlerini şu şekilde sürdürdü:
"Bu düşüncelerle sizlere veda etmeden önce Cumhur İttifakı ortağımız, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'nin nekahet döneminden sonra partisiyle, teşkilatı ve milletimizle tekrar buluşmasından duyduğum memnuniyeti özellikle ifade etmek istiyorum. Sayın Bahçeli'ye bugün bir kez daha ‘geçmiş olsun' dileklerimi iletiyor, Rabbim'den kendisine sağlıklı, hayırlı ve uzun ömürler niyaz ediyorum. Meclis çalışmalarında sizlere başarılar temenni ediyorum. Yeniden görüşmek, yeniden kavuşmak umuduyla, sizleri, misafirlerimizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Sağ olun, var olun, Allah'a emanet olun. Kalın sağlıcakla."